17 Ekim 2010 Pazar

insanlık dramı (kimin umrunda)

Sev beni dedi bir küçük çocuk
Ne büyüt ne besle ne de acı halime
Yalnızca sev beni
Kurtar beni bu savaştan dedi yaşlı bir kadın
Ne üzül halime ne de küfret et kadere
Yalnızca kurtar beni
Dinle beni dedi genç bir adam
Ne bir yorum yap ne de küs kadınlara
Yanlızca dinle beni
Öldür beni dedi bir küçük kız
Ne kork benden ne ölümden ne de ölümsüzlerden
Yalnızca öldür beni
Seviş benimle dedi genç bir kadın
Ne sev beni ne de başka güzel tenleri
Yalnızca seviş benimle
Ve sen hem gül hem ağla aynı anda
Bırak boşver zaten bu dünya kimin umruda

Mert Şencan

30 Eylül 2010 Perşembe

Sanırım bu güzel bir şey..

Bir sınıfın camından dışarıya bakıyordum.Uzun bir yol,yoprak yol.Yolun kenarında düzeniyle Almanları kıskandıran ağaçlar.Sonbahar geldi buraya yapraklar adeta kar taneleri gibi yere dökülüyordu.Sanki altın tozu yağıyormuş gibi bir görüntü oluşturuyordu sapsarı yapraklar.Bir bisiklet geldi sonra yola.Orta yaşlarında bir adam var bisikletin üstünde.Durdu ağaçların yanında.Bir ağaca bisikletini yasladı öteki agaca ise kendi yaslandı.Cebinden bir sigara paketi çıkardı sonra.Öyle bir şevkle yakıyor ki sigarasını sanki nefes almaya sigarayı içine çektiği an başlayacakmışçasına.Etraf sessiz.Yine de bir yokluyor etrafını sigara içtiğini görmesini istemediği birileri var heralde.Yoksa bu ormana gelip napacak pek te matah bir yer değil sonuç olarak.İşte ben tam bunları düşünürken adamın üstünde unuttuğum gözlerimi farketmiş olacak ki,sınıfın camını delip yüzüme keskin bir bakış attı.Tehdit ediyordu sanki gözleriyle.Bakma bana diyordu bakışlarıyla.Sanki ben onun sigara içtiğini sakladığı kişilere söylüycem.Tanımıyrum ki onları,onları geçtim henüz ağzında yanmamış sigarasıyle bana tehdit dolu bakışlar atan adamı bile tanımıyordum.Adını dahi bilmiyordum.Tek bildiğim yılların verdiği yorgunluk dolu,nefret dolu,masumiyetini kaybetmiş bakışlarından,yüzünün üstüne beliren tek tük kırışıklıklardan ve tepesi açılmış saçlarından yaşını tahmin edebiliyor ve birinden ya da birilerinden gizli sigara içmeye çalıştığını biliyordum.Gözlerimi nefret dolu yeşil gözlerden ayırırken aklım adamda kalmıştı.Neden gizlice içiyordu ki sigarayı.Sonuç olarak yaşını başını almış biriydi.Belki de bir hastalığı vardı sigara içmemesini gerektiren.Merakım iyice kabarmıştı.Göz ucuyla adama baktım.Yolun her iki ucunada öyle telaşlı,öyle korku dolu gözlerle bakıyorduki benim ona baktığımı bu sefer farketmedi bile.Hızlı hızlı sigara içmeye devam etii.Neredeyse yarısından fazlasını bitirmişti adam.Yolun adama göre sol tarafından bir araba girdi yola.İşte o an adamın gözündeki korku ve telaş büyüdü nefreti arttı.Hızlı bir hareketle sigarasını avuçlarının içine sakladı.Arabaya gözlerine telaş,korku ve nefretin yanı sıra merakı da ekleyerek baktı.Arabanın içindekiler korktuğu insanlar olmasa gerek içine çektiği son dumanı rahatlamış bir ifadeyle verdi.Sonra da hızlı hızlı geriye kalan sigarasını içti.Sigarayı yere hışımla fırlatıp bisikletine atladı ve uzaklaştı.Adam gitti.Bir süre soğuktan buğlanmış camdan dışarıya aklımdan hiçbir fikir geçirmeden baktım.Tam dersi dinlemeye karar verdiğim bir andan iki çocuk giriverdi toprak yola.Önde sarı saçları öne arkaya savrularak koşan beş altı yaşlarında bir erkek çocuğu arkada ise kumral,pembe ayakkabıları herkesin dikkatini çekecek türden olan bir kız onu kovalıyordu.İkisininde kahverengi gözlerindeki derin masumiyet ve mutluluk insanları derinden kıskandıracak türdeydi.İkisininde dudaklarında kulaklarına kadar uzanan tatlı bir gülücük vardı.Erkek olan daha hızlıydı.Koşarak sokağın sonuna yaklaştılar.Erkek sokaktan çıktı.Kızda onun peşinden sokağı terk edecekti ki,kahverengi gözleri boş bakakn kara gözlerime kilitlendi.Koşmayı bıraktı,durdu.Önde hızla koşan erkek çocuğuda arkadaşının gelmemiş olduğunu anlamış olacak ki o da kızın yanında belirdi.İkiside gözlerini bana diktiler.Bu bakışlar sigara içen adamın bakışları gibi değildi.Ne bir nefret ne de bir korku vardı yalnızca masum bir hayret ifadesi.Acaba neye bakıyorlar diye düşündüm.Hayır anladım bana bakmıyorlardı çünkü sırayla bütün sınıfın içinde dolaşmıştı iki masum göz iki masum yürek.İşte tam bunlar geçerken aklımdan erkek kıza döndü ve bir şeyler söyledi.Koşmaya başladılar tekrar.Bu sefer tek fark pembe ayakkabılar önce,uçuşan sarı saçlar arkadan koşuyordu.Gözden kaybolmalarıyla okulun bittiğini söyleyen zilin çalması bir oldu..Sınıftakiler hızlıca hazırlanıp tek tek sınıfı terk etmeye başladılar.Bir tek kız sesinden başka iyi akşamlar diyen olmadı bana.Ben hazırlanmadım.O buğlu camdan biraz daha dışarı baktım.her zaman yaptığım gibi.Yaptığım tek şey bu zaten.Hep bi sınıf camından hayatı izledim.Hep geçen insanların hayatlarını izledim.Orta yaşlarında sigara içen adam gibi ne korkuyu,ne nefreti tatmadım ki.İki küçük çocuk gibi ne masum kaldım ne de mutluluğu tattım.Ve ben bir genç delikanlı olarak yaşımın bana verdiği hislerden de hep kaçtım.Hep bu camdan dünyaya baktım hep bu sınıfa saklandım.Daha fazla bu böyle gitmemeliydi.Camdan baktığım sokaklarda üşürüm diye geüneşli havalarıda kaçıramazdım.Hem üşümeden ısınmanın tadını nerden bilelim.Gerçi ben duyguların getirdiği hiç bir tadı bilmiyorum ya..
O an karar verdim.Kalktım ayağa hep uzaktan baktığım o cama yöneldim.Kulbuna hissiz parmaklarımla dokundum ve usulca açtım camı.Önce bi rüzgar çarptı yüzüme sonra güneş yüzünü gösterdi bana gönlümü ısıttı.Bir mesaj gibiydi adeta.Bu yolda her duygu var,bir şeyler hissetmekten uzak durma ama olacaklarında farkında ol der gibi.İşte o an ümitledim.Yarınlar için ilk hissetiğim duygu ümit oldu.O bittiği anda tüm duyguların solacağını henüz bilmiyordum ama en azından bi şeyler hissediyordum.Sanırım bu güzel bi şey..
Sevgilerimle;

Mert ŞENCAN